ALİ ÇİFTÇİ – NEVŞEHİR
İlkbahar aylarının içerisinde ÖNDER Gençlik’in düzenlediği Kocaeli Diriliş Kamp alanındaydık. Kocaeli’de büyük bir dağın tepesinde yemyeşil bir ormanın içerisinde tertemiz bir havanın tadını alıyorduk. Çeşitli illerden, ilçelerden, köylerden ve kasabalardan gelen yüzlerce genç bir araya gelmiştik ve tabii kamp ağabeylerimiz ve başkanlarımızı da asla unutamamak gerek. Biz buraya gönülden gönüle birlik olmaya, yeni kardeşler edinmeye, kardeşim demeye, birlikte eğlenmeye ve ÖNDER bir genç olarak yetişmeye gelmiştik. Ormanın tertemiz havasında çeşitli sporlar yapıyor, akşam olduğunda kardeşlerimiz ve ağabeylerimizle kamp ateşi yakıyor, ezgiler, türküler, marşlar eşliğinde muhabbet ediyor ve çay içiyorduk. Ne hoş bir muhabbet ama değil mi? Kesinlikle tatmalısınız. Kardeşlik ruhunu tam anlamıyla yaşıyorduk çünkü biz o ruhun ta kendisiydik. Birbirimize kardeşim diyorduk, evet biz kardeştik. Birlik içerisinde bölünmeden, kavga etmeden, aksine manevi anlamda bölüşerek, dertleşerek ve omuz omuza secdelere giderek kendimizi daha da değerli hissediyorduk çünkü birbirimizi daha önce hiç görmemiştik. Biz, bizi görmeden özleyen peygamberin ümmetiydik. Siz hiç görmediğiniz insanlarla bunu yapabilir misiniz? Bence yapabilirsiniz çünkü oranın atmosferi tamamen farklı. Kamp alanımıza belirli saatlerde, sportif faaliyetlerin dışında önemli isimler, konuşmacılar geliyor ve kamp alanının bir köşesinde bulunan ahşaptan yapılmış sahneden bizlere konuşmalar yapıyorlardı. Ama ne konuşmalar… Orman Allahuekber nidalarıyla inliyordu adeta. Gönüller La ilahe illallah diyordu. Sahnenin etrafında ahşaptan yapılmış oturma yerleri vardı ama biz diriliş ruhumuzdan ve heyacanımızdan oturamıyorduk. Bir konuşmacı diriliş ve merhamet ruhunun yardım gemisi olan “Mavi Marmara”yı anlatıyordu. O anlatırken biz yerimizde duramıyor Allah nidalarıyla dağı taşı inletiyorduk. Şahsım adına içimizdeki şahlanış, diriliş ve intikam ruhu daha da körüklenmişti, daha çok mücadele ve çalışma azmi doğmuştu. Hele ki Mavi Marmara Şehitleri yoklaması aldıktan sonra… Bizim bunları yapmamızın, buluşmamızın bir sebebi vardı. O sebep ülkemize, milletimize en başta Rabbimize ve İslam’a olan vazifelerimizi daha iyi bir şekilde idrak edebilmekti. Kardeş olduk omuz omuza, gönül gönüle verdik, eğlendik, spor yaptık çok güzeldi fakat beni en çok etkileyen orada bulunan İslam ve vatan ruhuydu. Sadece ben değil, birlik olarak omuz omuza görüyorduk biz o rüyayı ve o rüya hala devam etmekte. Kamp bitse de, ayrılsak da kardeşlerimizle ve ağabeylerimizle aramızdaki gönül bağı ve irtibatımız asla kopmadı, kopmayacak inşallah. Ülkemiz ve Alem-i İslam için birlik olduğumuz kampları asla unutamayacaktım. Bu kamplar sayesinde şöyle düşünüyorum: Bir gün öyle bir birlik olacağız ki, kamptaki birliğimizin çok daha fazlası ve ben o birliği Resûlullah’ın sancağının altında, Roma kapılarında, Mavi Marmara gemimize saldıran İsrail’in ortasında, Kelimetullah’ı cihana hakim kılan yiğitlerin içinde görüyorum. Demem o ki, ben bu kampta buluşarak tanıştığımız ve Allahuekber diyerek ormanı inlettiğimiz ğabeylerim ve kardeşlerimle vakti geldiğinde cihanı inleteceğimize ve titreteceğimize inanıyorum. İşte benim anım da bu şekilde olsun. Kampta içime doğan güneş, ağabeylerim ve kardeşlerimle yaşadığım ve henüz bitmeyen bir hatıra olsun. Bitmeyen bir anıyı yazmak benim için zor olsa da… Beni kamplarda yetiştiren ve ÖNDER Genç yapan herkese teşekkür ediyorum. O kişilerle tekrar omuz omuza buluşmak dileğiyle. Allah’a emanet olun.